22 Aralık 2012 Cumartesi







“ERİŞİLEBİLİR-YÜRÜNEBİLİR” KENT/KENT İNSANI


Yazıyı okumadan önce ve okuduktan sonra kendinize “Yaşadığım kent erişilebilir bir kent mi?” diye sormanızı tavsiye ediyorum. Hareket dezavantajı olmayan “normal” insanlar küçük bir aldatmacanın, farkında olamama durumunun içindedi uzun zamandır. Hareket kısıtlılığı olanlar ise doğrudan engellere maruz kaldıklarından ilk tepki gösterenler oluyorlar. Hal böyle olunca bu sorun sadece itiraz edenlerinmiş yani bir azınlığın sorunuymuş gibi algılanıyor ve etki alanı yeterince genişlemediğinden çözüm arayışı, üretimi ve uygulaması gecikiyor da gecikiyor.
Demek istediğim bir kentte transfer olmak kadar transfer süreci de bir o kadar önemli. İstanbul’lu ve diğer büyük kent insanları bir yerden bir yere güç bela ve güvenli olmayan şekilde gitmeyi uzun zamandır kanıksamış durumda. Ama bu algının kırıldığı ve farkındalığın oluştuğu dönemleri yaşıyoruz son zamanlarda. Olması gerekenin bu olmadığı, küresel dünya etkileşimi ve hızlı iletişim ağlarının da yardımıyla dünyanın dört bir yanından iyi örneklerin göze çarpmaya başlamasıyla anlaşılıyor.
Özetle bir kentin erişilebilirliği “herkes” için olduğunda anlamlanıyor ve işlev kazanıyor. Türkiye nüfusunun %10’u düşünülmeden yapılan hiç bir müdahale ya da uygulama tam anlamıyla olmuş ya da sonuçlanmış değildir. İnsanlık hareket ederek medeniyeti yaymıştır, hareket eden insan sayısı eksilen bir toplum telafisi zor zararlar alır ve büyük zaman kaybeder. Kimse hareket edecek kesimin kimler olacağına tekil düşüncelerle karar veremez. 60 yaş üstü insanların da tekerlekli araçlara bağlı hareket eden insanların da sürdürmeleri gereken bir sosyal yaşamları olduğu fikrini dışlayan bakış açıları kentin ve toplumun kalkınmasında büyük engel oluşturmaktadırlar.
Bu gelişimin gecikmesinin ve doğru uygulanamamasının sebeplerinden biri de bilgi eksikliği. Kent bir çok dinamiği için de barındıran, sosyo-kültürel, politik ve ekonomik olguların etkisinde, kimi parçaları kapalı kimi parçaları açık olan bir sistem. Çözüm üretmekle yükümlü insanları korkutan bir yanı var belki de.. Özellikle de İstanbul söz konusu olunca...
Kent tek başına erişilebilir ya da erişilemez değil, onu tasarlarken eklediklerimiz çıkardıklarımız ve kentin parçası olan tüm donatılar bu tanımın içini dolduruyor. Kullandığınız kaldırımdan oturduğunuz banka, bindiğiniz otobüsten çıktığınız merdivene,kullandığınız çöp kutusundan bakma gereksinimi duyduğunuz tabelaya kadar.

Avrupa Erişilebilir Kent Ödülü, Avrupa Komisyonu temsilcilerinin ve uzmanların da yer aldığı “Avrupa Jürisi” tarafından verilirken ödülleri belli kategorilere ayırıyor. Bunlar;

•Yapılı Çevre ve Kamu Alanları,

• Ulaşım Altyapısı,

• İletişim ve Bilgi Teknolojileri,

• Kamu Servis ve Hizmetleri

olmak üzere gruplandırılmıştır. 2012  Avrupa Erişilebilir Kent ödülüne layık görülen kentler;

•Terrassa (İspanya), Yapılı çevre ve kamu alanları için,
• Ljubljana (SIovenya), Ulaşım Altyapısı için,
• Olomouc (Çek Cumhuriyeti), İletişim ve Bilgi Teknolojileri için,
• Grenoble (Fransa), Kamu servis ve hizmetleri için,

olmuştur. Avrupa Erişilebilir Kent Ödülü hakkında detaylı bilgi için:
http://www.accesscityaward.eu

Ayrıca kent ergonomisi ve herkes için ulaşılabilirlik doğrultusunda kentsel tasarımda gözönüne alınacak hususlar;
•Azınlık gruplar için erişilebilirlik; çocuklar, yaşlılar ve engelliler
•Kent - kentsel dış mekanlar
•Ergonomi
•Erişebilirlik / ulaşılabilirlik
•Fiziksel çevre düzenlemesi ile ilgili yasa ve mevzuatlar
•Engellilerin haklarına ilişkin sözleşme
•Ulaştırma ve ulılabilirlik politikası
•Özürlü ve azınlık gruplar için fiziksel çevre düzenlemeleri ile ilgili yasa ve yönetmelikler
•Erişilebilir mekanlar için tasarım rehberi

kısaca bu şekilde sıralanabilir.

Bu koşulların sağlandığı bir kentte insanlar için sokağa çıkmak, yürümek, bisiklete binmek, gezmek, oturmak-dinlenmek bir sorun olmaktan çıkıp, günlük aktiviteler haline gelebilecek. Sağlıksız ve düzensiz beslenme oranının arttığı günümüzde insanları harekete teşvik edecek kentsel ölçektekibu yöntemler obezite, kalp sağlığı, tansiyon ve şeker hastalığı gibi önemli sorunlara da destekleyici bir reçete olacaktır.
Sokaklarında hareket halinde insan sayısı (kentli, yerli-yabancı turist vs.) artan bir kentin/ülkenin ekonomik anlamda da küçük ölçekli işletmelerden başlayarak kalkınma sağlayacağı öngörülmektedir.

Yeşil ve kent kavramları teoride birbirinden ayrılmasa da uygulama söz konusu olunca eksik bırakılan, öncelik tanınmayan yeşil oluyor günümüz İstanbul’unda ve diğer “büyük”, “gelişmiş” şehirlerde. Parklar, yürüyüş durakları, oyun-oturma-dinlenme-sosyalleşme alanları yeşilsiz düşünemeyeceğimiz alanlar. Bu nedenle eksikliğini en çok hissettiğimiz kamusal alanlar bunlar.
Bir kentin bu alanların da planlamasıyla şekillendikçe ancak erişilebilir hale gelebileceğinde hemfikir olunmadıkça kısa vadeli göz boyayan “çözüm”lerle yaşamaya devam ederiz. Sürdürülemeyen çözümler ilk aşamada ekonomik gözükse de uzun vadede büyük zararlara yapılmış yatırımlardır. 

Öngörmek istemediğimiz ve artık kanıksamaktan vazgeçmemiz gereken sahnelerin hızla ortadan kalktığı kentlerde yaşamak bunu dert edinen edinmeyen herkesin hakkı olmalıdır.

Yazının başında kendinize yöneltmenizi istediğim soruya cevap ararken hangi kriterlerin sağlanması gerektiğini kabaca aktarmaya çalıştım. Her bireyin özgün kriterleri olacağını da hesaba katıyorum ve daha birçok gözden kaçmış sorunun gün yüzüne çıkmasını ve son olarak yaşadığı kentte olup bitenlere duyuları açık, sorgulamayı ve çözüm üretmeyi elden bırakmayan insanların sayısının artması, sağlıklı-güvenli-erişilebilir kentlerde hep birlikte yaşayabilmeyi diliyorum..

ARCHTIVISTS /  Dilara Demiralp

14 Ekim 2012 Pazar


İSTANBUL’DA YOKUŞ-MERDİVEN-DURAK İLİŞKİSİ

İstanbul topografyasının (Yedi Tepeli Şehir) zorunlu kıldığı dik yokuşlar, ulaşılmak istenen yere bağlı olarak çıkılmak zorundadır kimi zaman. Yayaların kullanmayı tercih edebileceği nitelikteki merdivenler medeniyet göstergesidir. Yokuşların erişilebilirliği artırıldıkça medeniyet seviyesi de aynı oranda artacaktır.
Cahit Kayra: “Anadolu yakası, Rumeli’ye kıyasla daha fakir ve daha işlenmemiş bir bölge olduğundan burada merdiven az, yokuş çoktur.” demektedir.Çok yokuş-yeterli merdiven donatısı ilişkisini belli oranda tutmak gerekir. İstanbul’un hemen akla gelen yokuş ve merdivenleri: Yüksek Kaldırım, Kamondo Merdivenleri, Bayıldım Yokuşu, Kazancı Yokuşu, Şişhane Yokuşu, Mahmutpaşa Yokuşu, Bab-ı Ali Yokuşu, Serencebey Yokuşu, Aşiyan Yokuşu, Nişantaşı Topağacı yokuşu,Pierre Loti Tepesi Yokuşu... Sadece Beyoğlu bölgesinde 150 kadar merdivenli yol var.

Yüksek Kaldırım tarihi fotoğraflarından görüleceği gibi bugünkü gibi; ortada asfalt kaplama yanlarda kademeli merdivenli kaldırım düzeninde değil, yolun bütünü geniş basamaklı merdivenlerle yıllarca hizmet vermiştir. Vali Lütfi Kırdar zamanında elden geçirilen ve yenilenen Yüksek Kaldırım yine kademeli merdivenli bir sokak olarak “Arnavut Kaldırımı” tabir edilen parke taşlarla kaplanmıştır. 1940’lı yılların başında “esaslı surette tamir ve tanzimi” diye tabir edilen inşasına 41.156 lira harcanmış ve 3027 m2’lik bir alan düzenlenip kaplanmış.
Yüksek Kaldırım 


Kamondo Merdivenleri 

Eskimiş ve yıllar içinde doğru sanılan, bilgi eksikliği ile atılan adımlar ile müdahalelere uğramış merdivenli sokakların hem fonksiyonel açıdan düzenlenmesi hem de kamusal alanın bir parçası haline getirilmesi herkes tarafından rahatlıkla kullanılabilen alanları artırırken kentin erişilebilirlik seviyesini de doğrudan etkileyecektir.
Ağaçırağı Sokak


Bu sokakların genel haline bugün bakıldığında çoğunda tarihsel parke taş “Arnavut Kaldırımı” dokusunun kalmadığını, birçoğunun içinden defalarca alt yapı tesisi geçirildiği için açılıp kapandığını, beton yamalar yapıldığını, beton ve kaplamasız basamaklarının bulunduğu görülecektir.
Sorunları göz ardı edilen, uğradığı tahribatların tamiri ve yenilenmesi uzun zamanlara yayılan kamusal alanlar zamanla kabul görmeye başlar ve insanlar bu durumları farkında olmadan kanıksarlar. Broken Windows Theory ile açıklanan bu durum bir kentin suç oranı ve güvenlik eksizliği konusunda doğrudan kanıt niteliğindedir.
Batılı ülkelerden gelen turistler kent yaşamının yükek standartlarda olduğu, güvenlik adına önlemlerin büyük oranda alındığı şehirleşme anlayışlarına aşina olduklarından; burada bizlerin görmezden geldiği sorunları doğrudan ve çok kısa sürede farketmektedir. Yeme-içme, barınma, neslin devamı ve güvenlik insanlığın en vazgeçilmez güdüleridir. Bir turistin gezi rotasını güvenlik ve erişilebilirlik konusunda beklentilerle çizmektedir. Bu durumda tarihi dokusu bu kadar zengin köklü bir şehre hakettiği ilgiyi kazandırmak için dikkat edilmesi noktalar, çözülmeyi bekleyen sorunlar apaçık ortadadır.


İşletme Araştırmaları Dergisi tarafından 2009 yılında yayınlanan bir araştırmanın konusu  “İstanbul’u Ziyaret Eden Turistlerin Güvenlik Algılamaları” üzerinedir. Bu araştırmaya göre elde edilen veriler şu şekildedir:

İstanbul’da yaya olarak dolaşmak güvenli midir?  % 55,5 HAYIR
İstanbul’da toplu taşıma araçlarını güvenli buluyor musunuz?  % 52,6 HAYIR
İstanbul’daki eğlence mekânlarını güvenli buluyor musunuz? % 47,8 HAYIR
İstanbul’u terör riski açısından güvenli buluyor musunuz? % 45,0 HAYIR

cevaplarını vermişlerdir.

Merdivenli yolların iyileştirilmesi sadece üst kaplamasının değiştirilmesinden ibaret olmamalıdır. Merdiven tek başına değil üzerinden bulunduğu yokuş ve yokuşun iki ucu ve bu uçlar arasında kalan kent mekanları ile birlikte düşünülmelidir. Bu anlayışla daha güvenli, daha sağlıklı kamusal mekanlar yaratılabilir ve bu sokakları rahatlıkla kullanabilen yayalar kendilerini daha mutlu hisseder. Bu geçiş alanlarında bahsedilen etkiyi yaratmada büyük payı olacak olan yeşil alanlar ve oturma nişleri unutulmamalıdır.

Bizde olduğu gibi merdivenli bir yolu motorlu araçları öncelikli referans alarak onların giriş-çıkışlarını kolaylaştırmak adına dik yokuşları asfaltla kaplama yerine, tarihi dokusuna ve zenginliğine sahip çıkan, önceliği bu dokuya ve bu dokunun içinde uyumlu ve kaliteli bir şekilde hareket edebilecek yayalara vermek, bu tarihi mekanların yaşanabilirlik düzeyini artırır turstik açıdan birçok avantaj sağlar.

Kutlu Sokak

Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ''Bu sokağa paranın gücüyle kavuşmadık. Öncelikle bizi bir sivil inisiyatif grubu çay içmeye davet etti. Sokaklarının güzel olmasını istediler. Ressamlarımız var, müzisyenlerimiz var, dediler. Burada resim sergisi açmak, müzik dinletisi yapmak istiyoruz, dediler. Biz de bundan heyecanlandık ve sokak sakinlerinin hepsi ile toplandık. Mimarlarımız çizimler yaptı. Bu bir süreç. Bu süreç ruhların bütünleşmesi ile gerçekleşti. Bu da güzel bir eserin ortaya çıkması için önemli ve anlamlı. Bu bütünleşme olmasaydı işgücü ve emek böylesine güzel şekillenmezdi. Kutlu Sokak kutlu olsun'' diyerek özetliyor bu örnek çalışmayı.


Eğimli, yokuşlu ve tarihi dokusunu yitirmeden iyileştirilen sokaklarını bir avantaj olarak kullanan batılı ülkelerin fikrine yaklaşmak ancak bu örnekleri çoğaltmakla mümkün olacaktır.

İspanyol Merdivenleri – Roma


Tarihi dokunun baskın olmadığı bölgelerde uygulanacak çözümler farklılık gösterebilir. Sanayi devrimi sonrası oluşan araç yoğunluğu günümüzde en yüksek seviyelerde ve büyük şehirlerde yaya ve araç hareketleri arasındaki ilişki araçların üstünlüğü çerçevesinde sürdürülüyor. Oysa ki unutulmamalıdır ki araçtan indiğinde herkes yayadır. Kentlerde yayaların hareketlerini artıracak ancak bunu güvenli ve kontrollü şekilde sağlayan örnekler çağımızda mevcuttur.


Park Guell – Barcelona
Park Guell’e ulaşmak için çıkılması gereken dik yokuş ve yürünmesi gereken uzun mesafeler için üretilen yürüyen merdiven ve basamaklandırma yöntemi başarıya ulaşmış dünyadaki önemli örneklerden biridir.



High Line – New York

Yokuşlu sokakların ulaşım ağlarına bağlandığı yerlerde ise durum biraz daha kapsamını artırıyor. Yapılacak sokak düzenlemelerinde işin içine yayalar ve mekanlarla birlikte motorlu araçlar da girecek ve verilecek kararların etki alanı genişleyecek. Tarihi bölgelerdeki sokakların dar oluşu ve arabalar için tasarlanmamış olması da göz önünde bulundurulmalıdır.
Turist yoğunluğunun arttığı, yaya ulaşımı dışında yalnızca özel araç ve taksinin tercih edilebildiği bölgelerde elektrikli araç hizmetinin kullanılması gündeme getirilebilir. Büyükşehir Belediyesi’nin henüz tam anlamıyla hayata geçirmediği benzer projeler yer almaktadır.
Yokuşlu bölgelerde belirlenecek belli noktalara eklenecek duraklar arasında hizmet vermesi öngörülen bu araçlar kapasite olarak artırılabilir özellikte. Tercih etmedeki öncelikli sebep ise özellikle yaz aylarında artan turist yoğunluğunun yaş ortalamasının yüksek olması ve bu insanların sıcak havada yokuş çıkmasının sağlıklarını tehdit etmesidir. Turistlerin ne kadar az yorulması sağlanırsa, gezdikleri süre artırılır ve bu da ekonomik anlamda olumlu geri dönüşler sağlar.


Pierre Loti
Pierre Loti’de ziyaretçilerine çok güzel bir mekan sunmanın karşılığında onlardan zorlu bir yokuşu çıkmalarını istiyor. Çünkü bu mekan etkileyiciliğini özellikle bir tepede olmasından alıyor. Bu tepeye yaya olarak çıkmanın alternatif yollarından biri de bu kısa mesafe arasında gidip gelen elektrikli otobüsler olabilir.

Avrupa ve birçok yerde kullanılan bu araçların tercih edilme oranı oldukça yüksek. Erişilebilirliği bu derece artıran araçlara yapılacak yatırım kar oranı ile de belediyeleri ve kentliyi tatmin edecek seviyelerdedir.
Bu araçların durak olarak kullanımına sunulacak alanlarda dikkat edilmesi gereken ilke niteliğinde kurallar vardır.



  Duraklarım Kullanım Amacı:



Rio De Janerio'da duraklar halkın isteklerine uygun olarak fitness yapabilecekleri şekilde düzenlenmiştir..

Turist Trenleri

Tarihi yarımada yokuşlu olması nedeni ile cruise gemisi yolcuları gibi yaş ortalaması yüksek turistlerin rahatça dolaşmasına izin vermemektedir. Aynı zamanda dar bsokaklar turist otobüslerinin dolaşmasına engel olmaktadır.
Yarımada dokusu içerisinde turist renleri hem gelecek turistlerin şehri yaşamalarına izin verecek, yürüme alanları arasında ulaşımı sağlayacak ve turistik aktiviteleri daha geniş bir alana yayacak bir çözüm olarak önermekteyiz.

Tarihi Yarımada’nın Sultanahmet bölgesinin trafiğe kapatılması ve turistlerin kesinlikle uğradığı bir yer olması nedeniyle bu tip araçların kullanılması seyir zevkini artıracak ve çağdaş uygulamalar kullanan çağın gerisinde kalmayan turistik değeri her daim yüksek bir kent imajı kazanılacaktır.



Dilara Demiralp / archtıvısts

1 Ağustos 2012 Çarşamba

POLAT TOWER YANGINI



                                                           POLAT  TOWER  YANGINI
İstanbul Fulya’da bulunan Polat Tower yangını bildiğiniz gibi günlerce gündem oluşturdu. Biz de eğrisiyle doğrusuyla bu yangını ele almak istedik.İstanbul çok fazla yüksek binayı barındırıyor ve bu sayı gittikçe artıyor. 42 katlı, 152 m yükseklikteki, 1500 insanı ve 7 hayvanı barındıran bir ‘akıllı’ binanın dakikalar içinde bu hali alması gerçekten düşündürücü. Önce biraz hafızalarımızı tazeleyelim.
Yetkililer Polat Tower yangınının binanın klima sistemindeki aksaklıktan kaynaklandığını açıkladı. Kısa sürede dış cephenin yapısından dolayı  yukarıdaki katlara da yayılan yangın iç kısımdaki dairelere zara vermezken dış cephe yakınındaki daireler yangından etkilendi. Bunun dışında cephenin yanmasıyla oluşan dumanın ve alev topu halinde düşen cephe kaplamalarının çevredekilere zarar vermesini engellemek amacıyla binanın yakınındaki benzin istasyonu ve hastanede koruma altına alındı, yollar trafiğe kapatıldı. İtfaiye ekipleri tarafından iki saat içerisinde söndürüldü.
Söndürülme çalışmalarına yönelik kamuoyuna  farklı açıklamalar yansıtıldı.Genellikle karşılaştığımız haberler itfaiyenin kısa sürede geldiği , 52 m yüksekliğinde (en uzun)  yangın merdiveni  kullanıldığı ve önlem olarak helikopterle müdahale edildiğiydi. Kurucusu olduğu Türkiye Yangından Korunma ve İtfaiye Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu'nda başkanlık görevini yürüten Prof.Dr. Abdurrhanman Kılıç da Polat Tower yangının da itfaiyenin başarılı olduğunu söyledi ancak Kılıç farklı konulara da değindi.
“Dünyada en yükseğe yangın merdiveni 50 metreye çıkılıyor ama bu çok sakıncalı yangına su sıkmak için değil, sadece acil birini kurtarmak için kullanılıyor. Dünya standartında yangın merdiveni 10 kata kadar müdahale etmesidir. 10 kat üstüne itfaiye içeriden müdahale eder. En fazla 15 kata kadar da insanları kurtarmak için merdiven açar. 21 metre yani 15 kat üstünde itfaiyenin dışarıdan müdahale etmesi mümkün değildir. Türkiye’deki binaların yangından korunması hakkındaki yönetmelik New York’taki yönetmelikten aşağıda değildir, bizde de aynıdır. Kaçış yolu, duman kontrolü, söndürme sistemi aynıdır. İstanbul’daki gökdelenlerin sadece yüzde 20’si yönetmeliğin yüzde yüz harfiyen tamamına uymaktadır. Polat Tower ortamalanın çok üstünde önlemlerin alındığı bir binadır. Yönetmeliğin yüzde 80’ini uygulamıştır.”Bunun dışında helikopterle müdahale sisteminin sadece orman yangınlarında kullanılması gerektiğini aksi halde bu şekilde yapılan müdahalenin yarardan çok zarar getireceğini belirtti. Çünkü uçaktan atılan su, onlarca metre yüksekliğindeki alevlerle temas ettiğinde buharlaşır ve yangının kaynağına inemez. Çok yüksek sıcaklık varsa, az da olsa, partikül halinde inen suyun parçalanarak oksijen ve hidrojene ayrılma ihtimali de mevcuttur. Ancak, bina yangınlarında uçak kullanılmasının en büyük sakıncası, yangın yerinin üzerinden geçerken duman içinde bulunan yanmamış gazlara taze hava sürüklemesi ve süreklenen hava ile yanmamış gazların aşağı doğru yayılarak yangının büyümesine neden olmasıdır. Bir bakıma yangını körüklemesidir. Yanmamış gazlar oksijenle birlikte aşağıya doğru bastırılırken yanar ve yangının yayılmasına neden olur. Bu tür yangınlarda uçak kullanılmasının başka bir sakıncası da aşağıda çalışan itfaiyecilerin üzerine su gelmesi ve dumanın itfaiyecilerin üzerine sürüklenmesi ile rahat çalışmalarının engellenmesidir.
Görüldüğü  gibi  yangının söndürülmesinde zamanında müdahale dışında bir çok önemli nokta var. Ama asıl nokta binayı yangına dayanıklı bir biçimde tasarlamak. Zaten binalarda yükseklik arttıkça itfaiyenin içeriden müdahale şansı azalır; yönetmelilerde buna göre düzenlenmiştir. 21.5 metre yükseklik sınırını aşan binalarda uygulanması gereken başlıca önlemler şunlar:
- Otomatik yangın ve duman damperleri ile korunmuş tesisat bacaları ,
-Yer seviyesine doğru tabii kaçış yolları
- Otomatik alarm sistemi  (kullanılan dedektörlerin duyarlılığına bağlı olarak bir katta oluşacak yangını alarm sistemi aracılığı ile tüm binaya duyuracaktır.)
-Doğru malzeme seçimi ( A1 ve A2 sınıfı yapı malzemeleri kullanılmalı , bu sınıflamanın altında kalan yapı malzemelerinin kullanımı sınırlandırılmalı)
- Otomatik sprinkler sistemi  (sadece alarm vermez, doğrudan söndürme yaparak yangının yayılma hızını durdurduğu gibi, ısı üretimini de sınırlayıp meydana gelen gazları da soğutur.)
Son iki maddenin irdelenmesi Polat Tower yangınını anlamak açısından oldukça önemli ;
Sprinkler Sistemi ( Yağmurlama Sistemi) söz konusu binada mevcuttu peki neden yeterli olamadı? Yağmurlama sistemi yüksek binaların olmazsa olmazıdır, yangın söndürmedeki başarısı da %98’dir.Bu başarı seviyesine ulaşması için doğru yerlerde kullanılması sistemin mantıklı tasarlanması gerekir.Gerekli her yere uygulanmalıdır daireler , apartman boşlukları , cepheler vs. Sprinklerin  çalışma prensibini açıklarsak;
Kullanım alanındaki şartlara bağlı olarak sprinkler başlıklarının 40°C ile 350°C arasında belirlenen bir sıcaklıkta çalışacak modelleri bulunur sprinklerın çoğu ortalama dakikada 70 ile 100 litre arasında suyun deşarjını sağlarlar. Bazı özel uygulamalar için kullanılan sprinkler başlıklarında boşalan su miktarı dakikada 400 litreye çıkabilemektedir.
Sprinklerin çalışması halinde doğrudan doğruya duman hacminin azaltılması gerçekleşmeyebilir. 
Fakat sıcak gazların ısısının azaltılması gazın akıcılığını azaltır ve böylece dumanın, binanın diğer 
kısımla rina sızarak yerleşmesine mani olur veya geciktirir. 
Yüksek Binalarda Sprinkler Sisteminden Beklenen Performans; 
Sprinkler sistemi fonksiyonlarını aşağıdaki üç ana grupta toplayabiliriz: 
1. Yangının çıktığı yerde özellikle yangının başladığı oda veya mahalde ani olarak ve sıcaklığın 
yükselmesi başlamadan söndürülmesi. 
2. Bina dahilinde, yangın çıkan yerin bildirimi ile kesin yangın alarmı verilmesi. 
3. Şehir itfaiyesi veya varsa özel itfaiyeye otomatik olarak haber verilmesi
Polat Tower gibi yüksek binalarda bahsettiğimiz önlemler çerçevesinde olması gereken doğru tasarım ve  sprinkler sistemi gibi önlemlerle yangın çıktığı anda bina buna müdahale etmeli diğer katlara geçiş önlenmelidir.
Dış cephe 2 sa süresince farklı kata geçişini önleyecek biçimde tasarlanmalı ve koruyucu duvarlar bulundurmalıdır.Yangının yayılmasını önleyecek diğer önemli unsur doğru malzeme seçimidir. Isı yalıtımı için kullanılan polistren ve poliüretan (EPS,XPS) malzemeler yanıcıdır  ve ana maddeleri petroldür.Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç da bu duruma değinmiştir. "7 kattan yüksek binalarda bunların kullanılmaması lazım" diyen Kılıç, "Bu malzeme dikkatsiz davranıldığı takdirde tehlike saçıyor. Bu tip binalarda yangının büyümesi ve alevlenmesi çok mümkün" dedi. 
Prof. Dr. Kılıç, "Yüksek binalarda hava sirkülasyonu yüzünden yanma daha hızlı olur. Her metrede o havanın hızı biraz daha artar. Yangının büyümesinde bunun da etkisi olur. Dolayısıyla yangın tertibatı bulunmayan ve 21.50 metreden yüksek binalarda çıkan yangınlarda önemli kayıplar yaşanabilir" diye konuştu. 
Yurt dışındaki uygulamalarda bitişik nizamlı ve yüksek binalarda maksimum kullanım sıcaklığı 75°C olan bu malzemelerin kullanımı  sınırlandırılmıştır.Ülkemizde de 2002 yılında Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Yangından Koruma Yönetmeliliği’yle söz konusu maddenin  kullanım alanları sınırlandırılmıştır.Isı yalıtımını sağlayan B1 sınıfı yanıcı bu maddelerin yerine A1 sınıfı yangına dayanıklı Taş Yünü kullanılmalıdır.Taş yününün maksimum dayanım sıcaklığı 750 °C’dir.
Bunun dışında Kılıç TOKİ’nin de bu konuda hassas olması gerektiğini açıkladı.Enerji Performansı Yönetmeliği ile binalarda yalıtım malzemesi kullanılması zorunlu hale gelmişti. Ancak Kılıç'a göre, bu zorunluluk bazı problemleri de beraberinde getirdi. Kılıç "Bana gelen bilgilere göre TOKİ yüksek binaların dış kısım mantolamasını yanıcı malzemeden yapıyor. Buna çok dikkat etmeli" dedi. 
Prof. Dr. Kılıç her şeye karşın, bu tür malzemenin iyi taraflarının es geçilmemesi gerektiğini belirterek "Yalıtım özelliği çok önemli. Nemden sudan zarar görmüyor. Enerjinin korunması da çok önemli. Ancak yanıcı olmayan malzeme kullanılırsa daha iyi olur" diye konuştu.Ayrıca 2012 Ocak ayında Resmi Gazete’de yayımlanan düzenleme ile Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmelikte yapılan değişikliğe de değindi. Bu değişikliğe göre artık binaların yangın projeleri itfaiyeye gitmeyeceğini söyleyen Kılıç, “Yeni yapılan binalarda yangın projeleri ile ilgili onayı artık sadece belediye verecek. Bu durum 5-10 yıl sonra ciddi sorunlar ve yangınlarda büyük sıkıntılar yaratabilir” dedi.
Sonuç olarak yangın deprem gibi olağan bir durumdur ama bunu engellemek hasarı önlemek mümkündür.Aksi halde ciddi can ve mal kayıplarına neden olacaktır.Bu konuda hem mimarlar , mühendisler hem kullanıcılar dikkatli olmalıdır.Önlemler buna göre alınmalıdır, uygulanan değişiklikler sorgulanmalıdır.


Yağmur Önay















20 Temmuz 2012 Cuma

Görme engelliler için yapılan düzenleme!!

Durağın yanından geçip gidilmesi için yapılmış olmalı..


Şehre Farklı Bir Gözle Bakmak


Yağmur Önay






Şehirde yaşamak, içinde var olmaya çalışmak kendini gerçekleştirmeye çalışmaktır ;güvenliğiyle, sağlık koşullarıyla , size yaşattığı ruh haliyle.Rahatça yürüyebildiğiniz sokakları olan,uyanıp pencereyi açtığınızda temiz hava alabildiğiniz bir yerde daha mutlu olmanız kaçınılmazdır. Peki çoğumuz için şehir nasıl bir yer?İstanbul nasıl bir şehir?
Sizde her gün sizi bezdiren merdivenleri, içine düşmekten son anda kurtulduğunuz çukurları, her biri farklı kaldırımları, topuklu ayakkabınızla yürümenin sanat olduğu arnavut kaldırımları aşıp mı işinize gidiyorsunuz? Sanırım helikopteri olmayan her insan bu sorunlarla her gün karşılaşıyor,peki böyle olmak zorunda mı ? Atomu parçalayıp enerji üretiyoruz, 20 cm2 lik cep telefonlarıyla dünyayı yönetiyoruz, sokakta yürümek 2012 de bu kadar zor olmalı mı? Kendimize dert edindiğimiz konular bunlar ve bunun yanı sıra bu konuyla bütün oluşturabilecekyaşanabilir evleri, binaları, sokakları oluşturma meseleleri...
Şehirdeki Yaşam Koşulları Neden Önemli?
Binaların, yolların, yeşil alanların güzel gözükmesi mi mesele? Kesinlikle değil sorunumuz çok daha büyük size yaşadığınız yerin sizi zehirlediğini,şişmanlatıp kolestrol, kalp, tansiyon gibi ciddi hastalıkları tetiklediğini söylesem. Nedeni ise basit çarpık kaldırımlarda egzoz, balatakokusu içerisinde yürümek zaten pek mümkün değilyürüyüş yapabileceğimiz parklar da yok denilecek kadar az, sonunda sitelere kapanıp alışveriş merkezinden alışverişimizi yapıp devamlı taşıt kullanarak yaşıyoruz.
Atlanta'da 2004 yılında yapılan bir araştırma banliyö yerleşim mahallelerindeki erkeklerin daha kentsel, karma kullanımlı alanlarda yaşayanlara göre ortalama 22 kilo daha şişman olduğunu gösteriyor. Dünya obeziteyle savaşmak için önce şehirlerini değiştiriyor, semtlerini yürünebilir mesafedeki parklarıyla, marketleriyle, okullarıyla tasarlıyor.
Metropol ile Metroköy ayrımının bilincinde olmak gerek...
Kimi zaman fotoğraf makinelerimizi, not defterlerimizi alıp sokağa çıkıyoruz; işte gördüklerimiz 

  • §   Ezilme tehlikesi içerisindeki çocuklar
  • §   Yaya geçitleri olmayan alanlar
  • §   Yaşlıların kaldırıma çıkamadığı için tercih ettiği ana caddeler
  • §   34 cm yani 1.65 boyundaki birinin dizine gelebilecek kaldırım yükseklikleri
  • §   Görme engellilerin takip etmesi için yapılmış yanlış uygulamalar
  • §   Aşırı beton kullanımından dolayı aşırı sıcak mekanlar 
  • §   Geceleri girilemeyen parklarve daha bir çoğu ...


ÇÖZÜM ; HERKES İÇİN TASARIM ANLAYIŞI:

Herkes için tasarım kavramı 1950'lerde Avrupa, Japonya ve ABD'de başladı ve o günden bu yana gelişti. Sadece engellileri değil tüm insanları tüm insanlık halleriyle ele alan bir anlayış. Artık kentler erişilebilirlikleriyle yarışıyor ödüller alıyor, turistler bu standartlara göre rotalarını belirliyor, WHO gibi standartlar çıkarılıyor. Artık sağlıklı şehirlerde yaşamakve sağlıklı nesiller yetiştirmek amaçlıyor. 

Tasarım herkes içindir, tasarım sizin içindir. Tasarım
  • §   Siz koşarken de,
  • §   Siz alışverişten ağır poşetlerle dönerken de,
  • §   Çocuğunuzu bebek arabasında gezdirirken de,
  • §   Bacağınız ağdığında da,
  • §   İşten yorgun çıktığınızda da

yanınızda olmalıdır.